Uzunca bir süredir içimde büyüyen bir dışavurum isteği taşıyorum. İlla ki anlamlı olacak şekilde de değil. Yaşadıklarımı yazmak, aklıma gelenleri karalamak, bazen de gördüklerimi paylaşmak istiyorum. Sanırım istediğim şey görüntülenme isteğinden öte bir “görüntülenebilme” isteği.
“duvarları yık ve kendine yeni bir açıdan bak“
ทะลายกำแพง มองตัวเองในมุมที่แตกต่าง
Her şeyin giderek artan bir hızda “yapay” zekalaştığı bir dünyada özgün şeylere ne kadar hasret kaldığımı herhalde yaz yaz anlatamam. Şu aralar pek dilimden de düşmüyor zaten. Bu nedenle geçen seneden beri defterim ve kamerama sarılarak yaşıyorum. Birini kalemim diğerini de pencerem yaptım. Bu yazıyı da modern zamana açtığım savaş ilanının manifestosu olarak düşünebilirsiniz (tabi manifesto biraz fazla güçlü kaçabilir… beyannamesi desek?).
Bir yazarın amacı, medeniyetin kendi kendini yok etmesini önlemektir.
Özgün “şey”lerin insana empatiyi ve müşterek insanlığı hatırlattığını düşünüyorum. Özgünlük tanımımı ise sıfatlar üzerinden yapmayı sevmiyorum. Özünde kovaladığım şey “kendi” olan şeyler – benzersiz ya da sıra dışı olan değil. “Özgün” kelimesinin etimolojisi de bu değil mi zaten: “-öz ” (çekirdek, iç) ve “-gün” (sahip olan) → kendi özüne sahip olan. Medeniyetin kendi kendisini yok etmesini önlüyor muyum bilmem ama modern dünyanın beni yok etmesini ancak kendimi dışa vurarak engelleyebiliyorum. Belki de Camus “medeniyet” derken bunu kastetmiştir.
En nihayetinde kafamdaki bu pencereyi bugün aralayabildiğim için mutluyum. Sevmediğim huylarımdandır – ben genelde bir işi kafamda detaylıca planlar, en iyi nasıl yapılacağına dair pratik yapar; ardından anlık bir şekilde o işi tamamlamış gibi keyif alırım. O iş ise asla tamamlanmaz ve araftaki tamamlanmamış planlar halkasında diğer asteroidlerin arasında sonsuza kadar döner. Sanırsam bu derinlere gömülmüş fikir iki gün önce ben barda otururken yan masanın muhabbetine kulak misafiri olmamla gün yüzüne çıktı. Çocuklardan biri daktilo taklidi yaparak “alıcam böyle bişi’, sabahlara kadar yazıcam abi süper olmaz mı” dediğinde aklımdan geçen ilk düşünce “gerçekten süper olur”oldu. “””düzenle””””Bu anı vesilesi ile de yazımıza dönmüş bulunalım (yazı fikri: “Anıların Süper Güçleri Üzerine”).
Beyannamenin sonlarına doğru gelirken (yok yok… bu da olmadı, not defteri desek?), bu yazıya zaman ayırmış (kuvvetle muhtemel) bir avuç dolusu okuruma kalemime tanıklık ettikleri için teşekkür ediyorum.
Reply